12 Ekim 2015 Pazartesi

Buyuk Insanlık



Neresinden tutup da neresinden girecegini bilemedigin bazi konular vardir ya bazen; hangi tarafindan baksam da baska turlu gorsem die dusundugun hani. Bir elinde televizyon kumandasi bir digerinde telefon, bilgisayar acik onunde ne oldugunu anlamaya calisiyorsun ya iki gundur. Ben ne yazik ki anlayamiyorum. Baskentin ortasinda, baris mitinginde bomba patliyor bu ulkede, cumhuriyet tarihinin gordugu en buyuk teror olayi gerceklesiyor bu ulkede. Kaniksiyor insanlar, alisiyor insanlar; ben gercekten anlayamiyorum.

Gencecik insanlarin adi basbakanligin yayinladigi olum listelerinde geciyor; kac hayat, kac aile, kac hikaye bitiyor. En son Gezi zamaninda bu kadar uzgun oldugumu ve icimin agridigini hatirliyorum, her ne kadar gelecege yonelik bir umut isigimiz olsa da, olan biten her sey icin ne kadar uzuldugumu tekrar hatirliyorum. Toplumsal olaylardan etkilenme seviyemiz gittikce dusuyor, sasirmaz oluyoruz; en kotusu. Alismis oluyoruz; en acisi. Bomba patlamis diyorlar, Ankara'da diyorlar. Ilk aklina ailen geliyor, babam ordan mi geciyordur, annem cevrede midir, tanidik var midir; telefona sariliyorsun. Icin rahatliyor; senin ailen saglam. Annen acmiyor ya telefonu uzun uzun caldirmana ragmen, aklindan bin bir turlu felaket senaryosu geciyor, icin sikisiyor, naparim ben diyorsun. Sonra icin rahatliyor ya, utaniyorsun. Senin basina gelmesini en istemeyecegin felaket senaryolarini yuzlerce insan yasiyor cunku. Baris icin otobus otobus Ankara'ya akin eden binlerce insana olanlara inanamiyorsun. O insanlari, baris icin oraya getiren otobuslere bindirip de acil servislere tasiyorlar; uzerlerinde baris mesaji yazan pankartlara cansiz bedenlerini sariyorlar. Sen basina gelebilecek en kotu seyin sevgilinin seni terk etmesi oldugunu dusunuyorsun degil mi? Cunku baris istiyoruz demek icin gittigin bir meydanda cansiz bedenenine sarilip da kalabilecegin aklina gelmiyor. Nerden gelsin ki?

Hala vatan, millet, sakarya; bayrak, din, mezhep sacmaliklarindan bahsediyor bazilari. Inanamiyorsun. Oh olsuncular cikiyor, ben nerede yasiyorum diyorsun; sonra hatirliyorsun nerede yasadigini; ne yazik ki bu insanlarin yasadigi topraklarda yasiyorsun, utanc duyuyorsun. Olume kulp takmaya calisanlari goruyorsun, nasil biter ki bu cehalet, kac yuzyil gecmesi gerekir? O partinin mi isine geldi, bu parti mi canak tuttu diye konusuyor insanlar. Inanamiyorsun. Cocugunu, babani, anneni, sevgilini, en yakin arkadasini, asik olup da soyleyemedigin kizi kaybetmissin. Bir tanesi cikmis ama ateistti diyor, oburu gelmis tabii alevilik diyor. Siktir git demez misin? Ben derim.

Ulkende boyle bir sey oluyor, ulkende olmasina bile gerek yok zaten de, sen o kadar sallamiyorsun ki mesela, hayatina es vermeden devam ediyorsun. O kadar umursamazsin ki mesela hala ictigin ickiyi, sictigin boku paylasiyorsun. Iyi bok yiyorsun. Nasil bir kafada insanlar? Ne kadar zor olabilir ki o cok eglenceli, o cok sakali sukali, muhtesem hayatini uc gun gozumuze sokmasan? Yine ne yapiyorsan yapsan, ama az bir dursan, azcik insaniyetini gozden gecirsen? Varsa tabii kaldiysa, fotografini siyah yaptin, uygun hashtagi koydun ya oraya; e annem bi zahmet o ordek suratli selfieni cakma arkasina, olmaz mi? Nasil bir ruh durumu, nasil bir umursamazlik seviyesi? Kimsenin ne yapacagina karisma hakkini kendimde gormuyorum asla, unlulerin fotograflarinin altina "ooo bimnemkim hanim sehit var sehit siz gezin hala"cilik degil bu dedigim. Ama gorduklerimden utaniyorum. Diyeceksin ki belki, kodugum sen napiyorsun sanki de laf ediyorsun. Uzuluyorum, utaniyorum, sinirleniyorum, agliyorum izleyip, nasil olur diyorum; icim ciz ediyor. Aklim almiyor, gogsumde bir tren oturuyor. Elimden bir sey gelmiyor, ama insanligimdan suphe etmiyorum en azindan. Ve yine Yasar Kemal'in yazdigi gibi; o iyi insanlar o guzel atlara binip cekip gittiler, demirin tuncuna, insanin piçine kaldik.

Insanliktan cikmamayi, vicdanimizi kaybetmemeyi, barisi yasayabilecegimiz gunleri gormeyi umut ediyorum. Cok umudum olmamasina ragmen; umudumu geri bulmayi umuyorum. Cunku baris cagrisi icin oraya giden, o pozitif, o inanmis cocuklara, o iyi insanlara bu kadarini borclu oldugumu dusunuyorum. Ben yasadigim ulkede sivil insanlarin bombayla patlatilmasina alismak istemiyorum. Ben dogup buyudugum yerin katliam alani olmasini istemiyorum. Dini, milleti, mezhebi, siyasi gorusu ne olursa olsun insanlarin bu sekilde hayatini kaybettigini gormek istemiyorum; gormek isteyenlerle ayni yerde yasamak istemiyorum. Ben insanin piçi olmak istemiyorum; en basitinden.  


5 Ekim 2015 Pazartesi

Kissing Strangers




Merhaba blog,
Defterlere yazmaktan dijitale gecememek yine. Indie filmi basrolundeki talihsiz karakterim hala. Surekli basina bir seyler gelen, turlu cesitli talihsizliklere artik sasirmayan, sonu belli olmayan, ve bir o kadar da trajikomik; komigi izleyenine trajigi bana kacan ama. Hicbir seye vakit ayiramayan ama sonsuz vakte sahip olan. Koltuktan kalkip kahve yapmayi gunun basarisi, cipsten cikan pepsiyi gunun sansi sayan. Kitap okumak sonra, cok film seyretmek. Filmlere kufretmek sonra, gercek olmayacak salak ask hikayelerine vakit ayirmak mesela. Mutlu ciftlere bakip tekme atmak istemek mesela; ama atmamak. Atilmaz cunku ayip olur. Sonra depresif kitaplar okumak daha cok, benim bu yaptigim islerden para kazanan insanlar oldugunu dusunup sasirmak. Okudugu kitabin yanina kahve resmi koyup blogger olmak mesela. Sonra icinde bulundugumuz zamanda insanlarin meslek uretip bir de gayet guzel gecindiklerini farketmek, cok acayip. 

Sacma sapan is gorusmeleri yapmak, kariyer sahibi olmus egolu kadinlardan tiksinmek. Kariyer sahibi egolu kadin kadar gicik bir grup yok sanirim. Bir gorusmeye gitmeden once lutfen kadin olmasin diyorum ya; var mi boyle bir sey. Bak canim, tatlimli acilis cumleleri, kendi kariyerini anlatmalar; bana ne arkadasim, ben senin kariyer surecini ogrenmeye mi gelmisim oraya, ne bok yediysen yemissindir aferin. Ingilizce cumleler kurmak, neden mesela, gercekten yani konusurken bir anda sen o cumleyi kurunca ben cok mu sasiriyorum, buyuleniyor muyum, noluyor zannediyorsun acaba? Ben cunku Corum kiz meslek lisesinden dun mezun oldum, afedersin Ingilizce'yi bir ulke adi saniyorum, evet ben de Ingilizce'ye cok gitmek isterim, yes. Ben uc sene Dubai, bes sene Londra'da calistim; ee ablacim bana ne bundan, sen egonu tatmin ederken ben sana gulumseyip kafa salliyorum ya hani; ama icimden sen bir git sevis de rahatla bence diyorum, ya da Ingilizce soyleyeyim daha rahat anlarsin belki; go get laid canim. 

Ben kalkmisim aslan yelesi saclarimi is gorusmesi efendiligine sokmusum zar zor, sizin icin uygun pozisyon var demissin, kalkip gelmisim. Simdi bitanesi, sen isletmendeki tek bos pozisyona, havuzundaki butun cvleri arayip cagiriyorsun ya, sonra bana garson lazim bize aaa bir yanlislik olmus diyorsun ya; ben sana kufrederim. Ederim yani, bana diyor ki sonra; siz nasil bir pozisyon istiyorsunuz; e ben icimden diyorum ki bence IK'ya birini baksaniz iyi olur, cunku sen baya basarisizsin. 

Is gorusmelerinin benim icin en buyuk zorlugu ciddiyetsiz ve civik bir insan olmam oluyor genelde. Giyiniyorum, ediyorum disardan bak sanirsin cok profesyonel, ciddiyetli. Takiyorum maskemi, kisa sureli is gorusmelerinde idare ediyorum eyvallah da muhabbet uzarsa, bir de elektrik tutarsa hemen bir sakalar, gereksiz aciklamalar, komiklikler. Yine bir baska is gorusmesindeyim, sansima iki seker adam var, guzel guzel konusuyoruz. Ama karsi taraf biraz geveze, ve gereksiz anlatimlara giriyor. Kurumun isleyisinden, zaten bildigim organizasyon surecini yarim saate yakin anlatiyor, ben sadece evet, tabii ki, hihi, bilyorum sesleri cikartip arada bir de kafa salliyorum. Sonra konu nasil oluyorsa dugun organizasyonu, masa susleme, dj, menu bir seylere geliyor. Evet tabiilerken ben emin misiniz sorusu geliyor, evet diyorum. Ee o zaman kendi dugununuzden de biliyorsunuzdur diyor. Yaa dimi demek ki oyle her seye kafa sallamayacakmissin canim kardesim. Ah kusura bakmayin ben emin misiniz dediniz sandim diyorum, evli degilim. Simdi burada sus degil mi artik, kapa ceneni, zaten sicmissin hali hazirda; ben evli degilim ama arkadaslarim evli, yani cogu evlendi aciklamasina gerek var mi; bence yok, onlarca da yok, kimsece yok zaten. Bu aciklamadan sonra gorusmenin geri kalan kisminda icinden gulmek, arada yerli yersiz siritmak, icinden allah cezani versin deniz senin demek. Tabii ki gorusmenin geri kalanini en ufak dinleyemedim; ama niyeyse beni sevdiler baya, en guzel gecen is gorusmem oldu. Sonra tabii bu hikayeyi anlattigim arkadaslarim arasinda got oglani olma, bir sonraki gorusmede de cocugum var, aslinda yok ama arkadaslarin var; hamileyim, aslinda degilim ama arkadaslar hamile gibi gereksiz aciklama ornek ve sakalarina magruz kaldim, hala da kaliyorum. Cunku hala is ariyorum; ve acikcasi bir sonraki gorusmede basima ne gibi bir sey gelecek diye merak ediyorum. Aslinda ben etmiyorum, arkadaslar ediyor. 

4 Mart 2014 Salı

Yapcak Bisey Yok

Sen bir arkani donmussun, her sey cok degismis. Sen daha bir dur diyemeden en olmasin dediklerin basina gelir gibi olmus. Sen daha ben ne istiyorumu bilemezken, bilen bilmis olmus. Sonra bir bakmissin, zaten senden hali hazirda buyuk vazgecisler olmus bile. Sen daha nerede durdugunu bile cozememisken hem de. Cok eskiden icine dokunan bir sarkiyi acmissin, dokunan zamanlar bile koymaz olmus. Hic unutmayacagini sandigin acilari, hic unutamayacagini sandigin kirginliklarini affetmis olmussun. Ustune yenilerini biriktirmis, onlari yikmis, daha da buyuklerini koymussun. De`yi da`yi ayirmayi ogretmeye ugrasmissin, oldu sanmissin, olmasa da olur demissin. En basitine indirgemissin, mutlu olmak demissin, o kadar demissin; o da donmus dolasmis; al sana demis. Mutlu ol sen demis.

Bu yasina kadar tek bir seyi ogrenememissin ama sen; dur demeyi, sabret demeyi, deme, soyleme, simdi degil demeyi hic ogrenememissin. Beynine sicrayan kanina tampon yapmayi becerememissin. Icin disin bir olmus, bir de sen bunu matah bir sey sanmissin, komik olmussun. Komik olsun demissin, her seye hep komik tarafindan bakmaya calismissin ya, o da donmus dolasmis; al sana demis.

Sen ona bir sey soylemissin, soylemez olaydim demissin ya, hali hazirda soylemis olmussun. Ama soylemek istediklerine de cesaret edememissin, ne bok anladim ben senden demissin kendine. Sen bi bok anlasaydin kendinden zaten sasardim kendime demissin. Oyle; bir bakmissin ki, hep kendi kendine konusur olmussun sonra. Hep kendine anlatir, hep kendinde cevap arar olmussun, hic bir bok da bulamaz olmussun. Beklentilerin uzuntu olmus, keskelerini dusunmez olmussun

Duvara yuzun donuk uyandiginda, tirnagindaki ojenin rengini gormussun, sanmissin ki iz birakmissin. Cift kisilik huzur bulmussunuz sanmissin, ceyrek kisilik kapladigin yerlerde. Sanmissin ki, uyanir da gorurse aklina belki sen gelirsin; uyanmis gormus, iz birakma dedik lan o kadar demis. Hep nerede yaptigini aramissin o yaptigin sandigin yanlisi, sonra demissin ki yine olsa yine yaparim. Iyi bok yersin, yap, yine yap. Hadi yaptin bi ders cikar bari, o da yok. Yas olmus yirmi sekiz, az kalmis yirmi dokuz; hayatinin neresinden tutman gerektigini bile ogrenememissin, birak hayatinla ilgili ellle tutulur bir sey yapmis olmani. Icin kalmis on yedi. Ama icin olmus seksen, curuyup kalmis hissetmissin. Benden bi bok olmayacak galiba hissiyatin her tepene vurdugunda, bir sey demis o sana, olur mu acaba demissin. Bizden bir bok olur mu? Hep olur mu acaba, olur mu acaba diye diye diye, bakmissin olcak bir sey zaten kalmamis olmus. Siz zaten hali hazirda bombok olmussunuz. Canin sagolsun demek istemissin, dilin varmamis; yapcak bir sey yok demissin, hep yapcak bir sey yokla teselli eder olmussun kendini. Cunku gercekten yapcak bir sey; yok olmus...


Athena - Ben Böyleyim paylaşan: iyimuzik

 

25 Ocak 2014 Cumartesi

Karne Sevinci


Dun ogrenim gormekte olan milyonlarca ogrenci karnelerini aldilar. Aksam haberlerinde, sabah gazetelerinde karne sevinci baslikli yari yil baslangici haberlerini izleyip, okumak bile mideme bir yumruk saplanmasina yeterli oluyor, bu kadar sene sonra bile. Ben karne demenin nese ya da sevincle baglantisi olmayan ogrenci grubundanim cunku. Karnenin stres, basa bela, ailede huzursuzluk, annede sinir yapan kismiyla daha cok hasir nesir olmus grubun uyesiyim.

Ilkokul sonrasi universiteye kadar her karne doneminde uykulari kacan, annem agzima sicicak endisesi tasiyan, tum sene boyunca turlu cesitli atmasyonlarla karneye gelecek notu saklamayi basarip zurnanin zirt dedigi yere gelen genc oldum ben hep. O lanet olasi matematikten cektigim kadar az seyden cektim hayatta. "Kafam basmiyo acik acik soyluyorum bak" dedigim ilk gun beni az biraz dinlemis olsalardi, alti senelik ogrenim hayatim daha rahat gecebilirdi diye dusunuyorum. Babam empati kurmak yerine her seferinde istesen yaparsin ama istemiyosun ki, giris cumlesinin ardindan, belki bin kere dinledigim lisedeki kimya hocasiyla olan diyalogu ve kimyayi nasil sevip iyi notlar almaya basladigi hikayesini anlatmayi tercih etti. Bu hikayeyi universitede yuksek matematigi gecemeyen kardesim Selcuk da en az benim kadar dinledi cok sukur ki. Annem azla yetinen yapisi ve kafamin basmadigini babama nazaran birazcik daha kabul etmesinden dolayi "5 mi bekliyoruz sanki bi 2 al be kizim" mantigiyla beklentiyi iyice dusurup, olasi hayal kirikliklarini egale ettigini zannetti; fakat kiz 2yi gectim 1e zor bela yaklasinca  bu dusuk beklenti yerini hirs ve sinire birakti.

Yilda iki kere olmasi yetmiyormus sanki gibi, bir de ara karne belasi vardi basimda. Bu lanet olasi ara karne elden verilmez, postayla direk veliye yollanirdi. O saman rengi zarfi annem babamdan once ele gecirmek icin ne cambazliklar, ne hesap kitaplar yaptim. Cogunlukla da basarili oldum, tabii ara karne mevzusundan haberi olan veliyi konudan uzaklastirip karnenin neden henuz gelmedigiyle ilgili yaratici yalanlar olayin diger kismi. Butun sinavlar okunmamis daha, haftaya postalancakmis, hee bimnemkimlere de gitmemis daha zaten, okul buyuk ya yavas yavas, sordum bugun ben muavine onumuzdeki haftayaymis. At atabilirsen, ama sadece geciktirebildim hazin sonu, o karne bir sekilde hep ellerine gecti.

En kotusu ise lise birde karneyi aylarca saklamamdan sonra bir tenefus annem ve babami sinifin kapisinda bulmamla sonuclandi. Bes tane zayifin yaninda benden tiksinen en az on tane hocayla karsilasmis annem sinirden aglarken babam sadece beni sinifta kalirsam evin asagisindaki dandik liseye yollamakla tehdit etti, oraya gidersem de burayi kolej mi sandin, kolej bebesi, simarik diye hizaya getirilecegimi dusundu. Ama en cok sinirlendigi ise muavinden duydugu "bunlar sinifca cok egleniyorlarmis, bir sene daha hep beraber kalip eglenmeye devam etmeye karar vermisler" oldu. Bes zayifin hepsinden tek tek yil sonu sinavlarina girdim dordunu verdim, hatta notumu bile yukselttim, biri haric; lanet olasi matematik. Onda da guzide devletim af cikardi ve ben bundan da boylece siyrilip lise ikiye gecmeye hak kazandim, bunun yaninda bir de hala o gunleri hatirladikca bana siniri guncellenen bir anne kaldi elimde.

Lise son sinifta kafasi matematige calisan canim arkadaslarimla tarih bilgimi degis tokus ederek bence win-win situation olarak adlandirilabilecek islere imza attik. Evet kopyadan bahsediyorum tabii ki, anlatmakla anliyor olsaydim eve gelmis olan turlu cesitli ozel ders hocalarindan bir seyler kapardim herhalde di mi? Ogrenim hayatimin son karnesini yaninda bir de tesekkur alarak ele gecirdim. Mezuniyet gunu cubbeli kepli falan duruyoruz, dediler ki takdir tesekkur alanlar gitsinler cubbenin ustune bisi takilacak onlara ekstra, hop zipladim siniftan sorumlu hocanin yanina, dedim hocam ben de aldim tesekkur aliyim fularimi, Deniz git burdan, hocam diyorum cidden tesekkur aldim, Deniz seninle ugrasamayacagim simdi, baya baya sinirlendi, dedim su listeye bir bakar misiniz kalbimi bu kadar kirmadan once, aa dedi ozur dilerim. Ne demek dedim siz de haklisiniz. O yuzden veli gorusmesine gidip de cok yaramaz cok bu cocuk, dersin duzenini bozuyor, digerlerini de kendine uyduruyor lafini duydugumda basardim diycem, ogrenci degil, cocuk yaptim.




21 Ocak 2014 Salı

Memnuniyetsiz


Zaten soyle olsaydi boyle olurdu konusunda cok basariliyimdir. Surekli yapmadigim seyler icin bahane uretmekte uzerime yoktur. Mutfakta calisirken haftanin 6 gunu, gunun en az 13 saati, aksam shifti hep derdim ki; ofis isim olsa 5 gun calissam, ohooo oglum neler yapardim var ya, soyle gezer, boyle okur, sinema, tiyatro, opera, bale; yazi yazar, Istanbulu gezer, yeni tarifler dener, yapar da yapardim yani. Sonra ofis isim oldu haftada 5 gun, 19:00 dedin mi cek fisi cik; mis. Neler mi yaptim peki; soyle gezmedim, boyle okumadim, sinema, tiyatro, opera, bale yok; yazi yazmadim, Istanbulu gezmedim, yeni tarifler denemedim, yapmadim da yapmadim yani. Dedim ki o zaman da, yok arkadas calisirken cok zor, hicbir sey yapmadigin bir zaman olacak hayatinda, boyle ufak bir bosluk bir kac aylik, o zaman yapacaksin iste rahat rahat. Ve evet tahmin edildigi gibi o bosluk da geldi, ve ben ne yaptim, kendimi "tamam bu hafta internete girip su faturasini odeyecegim" diye gaza getirir buldum.

Giysi dolabi gibi dusunmek lazim sanirim, ne buyuklukteyse o kadar esyan olur ya hani, bir turlu sigamazsin, yetmez bi. Ya da evin gibi; studyo dairede de tikis tepissindir, 3 odali eve cikarsin yine bosluk kalmaz ya, oyleyim iste sonra da sey derim bi de ben, "lan nasil sigmisim o eve ya cok garip." Iste boyle yine bir sigamamalar gelmis durumda, calismayi ozledim, calisiyorum diye soylenmeyi ozledim. Calisiyorum diye biseylere vaktim olmamasini, yorgun olmayi ozledim. Su saatte yatsam kac saat uyuyabiliyorum hesaplari yapmayi, ya gorusemiyoruz ne zamandir telefon konusmalarini, ay sonu geldi disari cikmayalim evde icelim demeyi ozledim. Bana yaranilmaz biliyosun di mi?     

9 Ekim 2013 Çarşamba

Bir Nevrotik Akşam Yazısı


Ve bazen düşünürsün, bulamazsın cevapları. Sen ve senin gibi niceleri, yorulup yorulup ne aradığını unutup, pes demişlerken. Hepiniz aslında, hepimiz aslında sokak köpekleri gibi yolun tam orta yerinde durmuşken, üzerimize gelen arabanın gözlerinin içine baka baka. Çarpma ihtimalinin olduğunu hep bile bile bile...Dibine gelene kadar aheste aheste, kafanı ayırmadan aslında. Böyle de boş vermişken, boş verdiğinde.

Bazen o kelimelere attığında oltayı, kafanın içinde dolanırlarken ve çıkarmak değil aslında hepsini kusmak istediğinde, kusup da yollarını bulsunlar istediğinde, en çok o zaman zorladıklarında seni, çünkü sadece birbirlerine değmeden, öznesini yüklemini kaybetmişken bu kadar vurduklarında yumruklarını. Cümle olamamış kelimeler gibi asılı kaldığında; ama bazen bir kelimenin sayfalarca cümleyi alıp da donunda sallayabileceğini bildiğinden bu rahatlık. 

Bazen düşünürsün bulamazsın cevapları, koşup koşup daha fazla devam edemeyeceğini hissettiğinde patlasın lan patlasın o ciğer diye düşündüğünde, ama hiç bir zamanda o noktaya gelemeyeceğini bildiğinde, hani gelir ya bazen; o içindeki gerilmiş telden kurtulmak istediğinde, madem iyilikle olmuyor o zaman dolayacaksın bileğine koparacaksın ya, işte onun gibi. İzi kaldığında da baktıkça hatırlarsın, bazen bulamadığın cevapları. Ama sonra bir anda ne gelecek aklına biliyor musun? Hiç bir şey, yok çünkü bir cevap, hiç yokmuş zaten, sen boşuna düşünmüşsün bulamamışsın. Niye biliyor musun? Soru yanlışmış çünkü, hiç burasından bakmamıştın di mi? Bak o zaman. 

Dip: Hep bunlar yüzünden oldu.



20 Eylül 2013 Cuma

Sen O'sun Sağ Kolumsun

         
Koltukta yatıp televizyon izlerken, kitap okurken, bir şey yaparken fark etmez, ya da yatağında uyurken; hali hazırda bulunduğun pozisyonu mükemmel hale getirecek tek bir çözüm kalır bazen; o altta kalan kolu çıkarıp bir kenara koyabilmek. Çok uzun senelerdir hep bunu hayal ettim kafamda, şöyle omuz hizasından tık ettirsem yukarı, çıkarıp koysam kenara, vitrin mankenleri gibi. Ondan sonra tabii ki geldi gerisi, çıkartıp koyabilsek neler olur acaba diye. Bir bak bakalım neler olurmuş...
Bu noktadan sonra bırakabilirsin okumayı çünkü gerisi tamamen benim zırvalamam, e hadi ver bakalım dersen de buyur buradan devam et. 

Teknoloji gelişiyor, her ihtiyaç için yeni bir çözüm önümüze çıkıyorken, bir noktada bütünlüğü henüz zevke bağlı bozulmalara izin vermeyen vücut da nasibini almıştı. Kolları çıkarılıp takılabilen insan vücudu başlarda konfor amaçlı tasarlanmış olsa da, her icat gibi bir noktada asıl amacından büyük bir sapmayla çıkıverecekti. İnsanoğlunun kafasının itliğe pisliğe de bolca bastığını hesaba katamayan bu mucitler sonuçlarla başa çıkamayarak lanet olsun ilimine de bilimine de deme noktasına gelerek meslekten soğuyacaklardı. İlk nasıl başladı kimse tam olarak hatırlamıyordu aslında ama sanırım kolunu çıkarıp televizyon karşısında uyuklayan genç kadın, kalktığında kolu yerinde bulamadığında başlamıştı garip olaylar zinciri. O güne kadar kimse kafa yormamıştı aslında kollarının güvenliği konusuna. Alan neden aldı, ne yapmaya aldı kimse tam kavrayamamıştı. Rahat bir uyku uğruna tek kolundan olan kadın insanlarda büyük bir telaşa sebebiyet verdi. Bundan hemen kendine iş çıkaran bir kaç fırsatçı, kolları güvenliğe alacak araçlar satmaya başladılar. Kol zincirleri, muhafaza kutuları gibi, fark etmeden kendi sektörünü yaratan tek kollar beraberinde de bolca saçma ürüne çanak tutmuş oldular. Gelir seviyesi ve beğenisine göre insanlar kollarını güvende tutacak ürünlere yöneldiler. Ve evet; garip Swarovski taşlı ve Hello Kitty'li ürünler buradan da  geri kalmadı.  

Korunacak şeylerin hep yok olacağı gerçeği  burada da kendini gösterdi. Madem bu kadar korunuyor, o zaman... diyerek kafalarında ampul yanan fırsatçılar kolları çalmaya başladılar. Kollarını çaldırmış olan tek kollular bu sefer yeni kollar bulmanın peşine düştüler. Karaborsa ve kol mafyaları bu işten büyük paralar kaldırmaya başladı. 

Geceleri sokakta yürümeye korkar oldu insanlar, her an bir köşeden çıkıp birisi çalabilirdi kollarını, Allah esirgesin. Kol çalanların bir kısmı da kollarını hali hazırda çaldırmış olanlardı aslında. Kendi ilahi adaletini kuranlar bunu bir suç olarak görmüyor, bir nevi takas sistemi gözüyle bakıyorlardı. İşlerin iyice çığrından çıktığı noktada devlet olaya el attı. Oluşturulan "kolluk kuvvetler" insanların can ve kol varlığından sorumluydu artık. Bir evin nüfusunun ihtiyacından fazla kol bulundurmak suç olmuştu sonunda. Yapılan ani ev baskınlarında, merdiven altı imalathanelerde bir sürü kol bulunuyordu. Çıkarılan yasaların yanında saçma sapan ünlülerin kullanıldığı sosyal bilinçlendirme kampanyaları başlamıştı. "Kolumu geri ver!" temasıyla tek kolunu çıkaran ünlüler bir gün sizin de kolunuz alınabilir mesajları vermeye başladılar. İnsanlar işi gücü bırakmış kollarla kafayı bozmuştu artık. Düzen bozulmuş, kimsede zerre huzur kalmamıştı. 

Aynı anda iki kolunu kaptırmış olanlar için olay zaten artık çok farklı noktadaydı. Sabah programlarında artık kimse evden kaçan kızını aramıyor, insanlar kollarını bulabilme çağrıları yapıyorlardı. Müge Anlı meslek hayatının en zor günlerini yaşıyor, ekranlardan çağrı yapmadığı, gözlerinin dolu dolu olmadığı bir gün geçiremiyordu. Esra Erol genci, yaşlıyı evlendirmeyi bırakmış kolların kayıp eşlerini bulmaya kendini adamıştı. İki kolu da yerli yerinde ve orijinal olanlar büyük sıkıntı yaşıyor; nasıl yapsak da kolu kaptırmasak diye düşünmekten uyku uyuyamıyorlardı. Maddi zorluk çekenleri ise, büyük paralar karşılığında kollarını zengin tek kollulara veya kol mafyalarına satıyorlardı. 

Halk artık akıl sağlığını yitirmiş, rahat uyuyacaz diye değer miydi bunca çileye diyerek sokaklara dökülmeye başlamıştı. Olağanüstü hal ilan eden devlet baktı işin içinden çıkamayacak, yeni bir yasa çıkardı. Bütün kollar toplanacaktı artık, böylece eşitlik sağlanmış olacaktı. Tabii ki her zaman en saçma çözümü bulan devletin bu fikri halkı iyice dellendirdi. "Ne verecem arkadaş ben sağlam kolumu?" diyenler meclise yürümeye başladı. Tek kollu bir insan seli akın akın meclise yürüyerek homurdanmaya başladı. Tam da o sırada bir grup bilim adamı çıktı ortaya. Durun bi dediler. Biz baktık olay büyük boka sardı, çalışıyoruz bir süredir, madem dedik bunu çıkartmayı becerdik, yenisini de üretmeyi pek hayli becerebiliriz. Bir iksir yaptık böylece - ve hayır onlar büyücü değildi, sadece o anda iksir demek istemişti doktorun canı- vücudun sağlam bir yerinden alınan ufak bir parçayı gün aşırı sulayarak kolu tekrar büyütebiliyoruz, sonra da çıkarttığımız yere geri takıyoruz. İksirler kaymakamlık ve belde muhtarlıklarında dağıtılacak; kolunuzun olmadığını beyan etmeniz yeterlidir.

Doktorun yüreklere su serpen açıklamasından sonra sen al halkı bir sevinç, o tek kollu halleriyle başlamasınlar mı bunlar halaya, oluşan garip görüntüyü hiçe sayarak hem de. Velhasıl aradan belirli bir miktar zaman geçtikten sonra kollarını sulaya sulaya büyüten halk çıt diye taktı omuzdan çıkarttıkları yere. Ve dediler ki bir daha da çıkartırsam iki olsun, varsın uyuşsun uyurken koltukta, ben kolumu sokakta bulmadım ya! 

Dip: Ersin Karabulut çizsin istiyorum bunu!