3 Aralık 2010 Cuma

Deniz in Wonderland


Genelde şans kısmet falan gerektiren cinsten olaylar yakınımdan geçmez, ne yazık ki. Kardeşimden bal damlar, her girdiği çekiliş, yarışma, bingodan para, hediye ne veriyorlarsa kazanır. Ben de bakarım. Şimdiye kadar ki en büyük başarım Eylül'de evlenen arkadaşımın gelin çiçeğini kapmak oldu. Nasip. Dün gecede kendimi ve çevremdekileri şaşırtarak twitterdan İlhan Erşahin'e bilet kazandım, hem de iyi kısmı zaten gitmeye karar verdiğim konsere çıkması oldu. Hastası olduğum Wonderland albümü hayatımın bir kısmına büyük damgasını vurmuştu. Zaten sevdiğim Bora Uzer'le olan Sensiz Yaşamam hala dinlediğimde bile içimin bir yerinden beni üzmeyi başarabilmekte. Girl'de küfrettiğim, ama yine de hiç bir satırına inanmadığım, Fly'da zamanın gerçekten uçup geçmesini istediğim,Aşk'la aşka geldiğim, en çok ama en çok Sensiz Yaşamam dediğim, İpod'umun repeatine takılı kalan albümün, tavşan deliğinden beni Wonderland'e sokması çok uzun sürmedi. Sinirim bozulduğunda "just skip it" hadi bir daha, yetmedide "yeah baby repeat it!" Sonuçta "we can make it if we both want enough".

Neyse gelelim konsere, Çeşme Babylon'da Bora Uzer'e konuk sanatçı çıktığında izlemiştim İlhan Erşahin'i sahnede ilk, izledim derken tabii, çıktığını falan hatırlıyorum, ama ne çaldı, ne yaptı, sahnede ne kadar kaldı en ufak fikrim yok. Alkolün kötülüklerin anası olduğunu burada belirtmek isterim. Neyse dün konuk sanatçı olarak Hüsnü Şenlendirici vardı, ki bu arkadaşın soyadını klarnet zanneden bir arkadaşa sahibim. Ha bu arada Hüsnü'nün bu medyadaki kötü imajı yaratmasından önce kendisinin klarnetini Athena-An isimli şarkıda keşfetmiş, ve hadi lan ordan demiştim. Her ne kadar pop, rock, funk, metal, elektronik dinle, sev, bayıl, hastası ol, gerisini reddet, tiksin, yine de klarneti duyunca Türk insanının kanında başka birşey akışa geçiyor. Biz bir an off keşke rakımız, mezemiz olsaydı modunda bulduk kendimizi. Öyle bir şey klarnet. Tabii bir de bu arada ben ortaokulda bandoya girdiğimde her bandoya giren kız gibi, elime bir klarnet tutuşturmuşlardı. Kolej Marşı'nı bitirip, İstiklal Marşı'nın ikinci kıtasında, öğle tatillerinde kantinde pineklemek amaçlı bandoyu terketmiştim. Ve daha o dönem yanımızda girip de klarnetten ses çıkarmaya çalışan arkadaş ortasonda bando şefi olmayı başarmıştı. Hayat garip, kimin nereye geleceğini kestiremiyorsun. Ama İlhan Erşahin'in sürekli Babylon'a gelmesi en büyük arzumuz.