9 Ağustos 2012 Perşembe

Hadi!

Yıne günler saatleri, aylar günleri kovalamış, yine bir yaz bitmiş gibi olmuşken... Ben işi gücü bırakmış, gündüz kuşağında ne yapılır adapte olmaya çalışırken. Sadece altı günüm kalmış, vizesi, pasaportu, polisi uğraşıp da gün sayarken. Bavula ne koysam, yanımda ne götürsem, ipod doğru şarkıları içeriyor mu, çiçekleri kime versek, kediyi ne zaman emanet etsek... Hala bağlanamayan internetim, -sevgili, ilgili telekom sağolsun- çantamda netbook, Cihangir'de cafe cafe gezerken, elimde not defterim, kalemlerim, en sevdiğim mise - en- place'ım. Gideceğimiz yerlerde ne yiyelim, ne içelim, hangi müze varmış, aa bak burası çok şekermiş notlarım. Yirmi iki günlük kaçalım artık biraz, kalalım biraz başka yerlerde planları. Ve yine her seyahat olduğu gibi eminim ki, her farklı şehirde ben yaşarım ki burada, şu sokakta otururdum kesin, pazar günleri şu cafeye kahvaltıya gelirdim, şurada kahve içer kitap okurdum. Değişimden hoşlanmayan bünyemin, mavi ekran verdiği anlar. hoşçakal İstanbul, mahvettin bu yaz beni sıcağından, başka yerlerde deniz manzarasına bakarken, bir elimde biram, diğerinde sevgilim, oh be diyeceğim arkandan..