9 Ekim 2013 Çarşamba

Bir Nevrotik Akşam Yazısı


Ve bazen düşünürsün, bulamazsın cevapları. Sen ve senin gibi niceleri, yorulup yorulup ne aradığını unutup, pes demişlerken. Hepiniz aslında, hepimiz aslında sokak köpekleri gibi yolun tam orta yerinde durmuşken, üzerimize gelen arabanın gözlerinin içine baka baka. Çarpma ihtimalinin olduğunu hep bile bile bile...Dibine gelene kadar aheste aheste, kafanı ayırmadan aslında. Böyle de boş vermişken, boş verdiğinde.

Bazen o kelimelere attığında oltayı, kafanın içinde dolanırlarken ve çıkarmak değil aslında hepsini kusmak istediğinde, kusup da yollarını bulsunlar istediğinde, en çok o zaman zorladıklarında seni, çünkü sadece birbirlerine değmeden, öznesini yüklemini kaybetmişken bu kadar vurduklarında yumruklarını. Cümle olamamış kelimeler gibi asılı kaldığında; ama bazen bir kelimenin sayfalarca cümleyi alıp da donunda sallayabileceğini bildiğinden bu rahatlık. 

Bazen düşünürsün bulamazsın cevapları, koşup koşup daha fazla devam edemeyeceğini hissettiğinde patlasın lan patlasın o ciğer diye düşündüğünde, ama hiç bir zamanda o noktaya gelemeyeceğini bildiğinde, hani gelir ya bazen; o içindeki gerilmiş telden kurtulmak istediğinde, madem iyilikle olmuyor o zaman dolayacaksın bileğine koparacaksın ya, işte onun gibi. İzi kaldığında da baktıkça hatırlarsın, bazen bulamadığın cevapları. Ama sonra bir anda ne gelecek aklına biliyor musun? Hiç bir şey, yok çünkü bir cevap, hiç yokmuş zaten, sen boşuna düşünmüşsün bulamamışsın. Niye biliyor musun? Soru yanlışmış çünkü, hiç burasından bakmamıştın di mi? Bak o zaman. 

Dip: Hep bunlar yüzünden oldu.