25 Ocak 2014 Cumartesi

Karne Sevinci


Dun ogrenim gormekte olan milyonlarca ogrenci karnelerini aldilar. Aksam haberlerinde, sabah gazetelerinde karne sevinci baslikli yari yil baslangici haberlerini izleyip, okumak bile mideme bir yumruk saplanmasina yeterli oluyor, bu kadar sene sonra bile. Ben karne demenin nese ya da sevincle baglantisi olmayan ogrenci grubundanim cunku. Karnenin stres, basa bela, ailede huzursuzluk, annede sinir yapan kismiyla daha cok hasir nesir olmus grubun uyesiyim.

Ilkokul sonrasi universiteye kadar her karne doneminde uykulari kacan, annem agzima sicicak endisesi tasiyan, tum sene boyunca turlu cesitli atmasyonlarla karneye gelecek notu saklamayi basarip zurnanin zirt dedigi yere gelen genc oldum ben hep. O lanet olasi matematikten cektigim kadar az seyden cektim hayatta. "Kafam basmiyo acik acik soyluyorum bak" dedigim ilk gun beni az biraz dinlemis olsalardi, alti senelik ogrenim hayatim daha rahat gecebilirdi diye dusunuyorum. Babam empati kurmak yerine her seferinde istesen yaparsin ama istemiyosun ki, giris cumlesinin ardindan, belki bin kere dinledigim lisedeki kimya hocasiyla olan diyalogu ve kimyayi nasil sevip iyi notlar almaya basladigi hikayesini anlatmayi tercih etti. Bu hikayeyi universitede yuksek matematigi gecemeyen kardesim Selcuk da en az benim kadar dinledi cok sukur ki. Annem azla yetinen yapisi ve kafamin basmadigini babama nazaran birazcik daha kabul etmesinden dolayi "5 mi bekliyoruz sanki bi 2 al be kizim" mantigiyla beklentiyi iyice dusurup, olasi hayal kirikliklarini egale ettigini zannetti; fakat kiz 2yi gectim 1e zor bela yaklasinca  bu dusuk beklenti yerini hirs ve sinire birakti.

Yilda iki kere olmasi yetmiyormus sanki gibi, bir de ara karne belasi vardi basimda. Bu lanet olasi ara karne elden verilmez, postayla direk veliye yollanirdi. O saman rengi zarfi annem babamdan once ele gecirmek icin ne cambazliklar, ne hesap kitaplar yaptim. Cogunlukla da basarili oldum, tabii ara karne mevzusundan haberi olan veliyi konudan uzaklastirip karnenin neden henuz gelmedigiyle ilgili yaratici yalanlar olayin diger kismi. Butun sinavlar okunmamis daha, haftaya postalancakmis, hee bimnemkimlere de gitmemis daha zaten, okul buyuk ya yavas yavas, sordum bugun ben muavine onumuzdeki haftayaymis. At atabilirsen, ama sadece geciktirebildim hazin sonu, o karne bir sekilde hep ellerine gecti.

En kotusu ise lise birde karneyi aylarca saklamamdan sonra bir tenefus annem ve babami sinifin kapisinda bulmamla sonuclandi. Bes tane zayifin yaninda benden tiksinen en az on tane hocayla karsilasmis annem sinirden aglarken babam sadece beni sinifta kalirsam evin asagisindaki dandik liseye yollamakla tehdit etti, oraya gidersem de burayi kolej mi sandin, kolej bebesi, simarik diye hizaya getirilecegimi dusundu. Ama en cok sinirlendigi ise muavinden duydugu "bunlar sinifca cok egleniyorlarmis, bir sene daha hep beraber kalip eglenmeye devam etmeye karar vermisler" oldu. Bes zayifin hepsinden tek tek yil sonu sinavlarina girdim dordunu verdim, hatta notumu bile yukselttim, biri haric; lanet olasi matematik. Onda da guzide devletim af cikardi ve ben bundan da boylece siyrilip lise ikiye gecmeye hak kazandim, bunun yaninda bir de hala o gunleri hatirladikca bana siniri guncellenen bir anne kaldi elimde.

Lise son sinifta kafasi matematige calisan canim arkadaslarimla tarih bilgimi degis tokus ederek bence win-win situation olarak adlandirilabilecek islere imza attik. Evet kopyadan bahsediyorum tabii ki, anlatmakla anliyor olsaydim eve gelmis olan turlu cesitli ozel ders hocalarindan bir seyler kapardim herhalde di mi? Ogrenim hayatimin son karnesini yaninda bir de tesekkur alarak ele gecirdim. Mezuniyet gunu cubbeli kepli falan duruyoruz, dediler ki takdir tesekkur alanlar gitsinler cubbenin ustune bisi takilacak onlara ekstra, hop zipladim siniftan sorumlu hocanin yanina, dedim hocam ben de aldim tesekkur aliyim fularimi, Deniz git burdan, hocam diyorum cidden tesekkur aldim, Deniz seninle ugrasamayacagim simdi, baya baya sinirlendi, dedim su listeye bir bakar misiniz kalbimi bu kadar kirmadan once, aa dedi ozur dilerim. Ne demek dedim siz de haklisiniz. O yuzden veli gorusmesine gidip de cok yaramaz cok bu cocuk, dersin duzenini bozuyor, digerlerini de kendine uyduruyor lafini duydugumda basardim diycem, ogrenci degil, cocuk yaptim.




21 Ocak 2014 Salı

Memnuniyetsiz


Zaten soyle olsaydi boyle olurdu konusunda cok basariliyimdir. Surekli yapmadigim seyler icin bahane uretmekte uzerime yoktur. Mutfakta calisirken haftanin 6 gunu, gunun en az 13 saati, aksam shifti hep derdim ki; ofis isim olsa 5 gun calissam, ohooo oglum neler yapardim var ya, soyle gezer, boyle okur, sinema, tiyatro, opera, bale; yazi yazar, Istanbulu gezer, yeni tarifler dener, yapar da yapardim yani. Sonra ofis isim oldu haftada 5 gun, 19:00 dedin mi cek fisi cik; mis. Neler mi yaptim peki; soyle gezmedim, boyle okumadim, sinema, tiyatro, opera, bale yok; yazi yazmadim, Istanbulu gezmedim, yeni tarifler denemedim, yapmadim da yapmadim yani. Dedim ki o zaman da, yok arkadas calisirken cok zor, hicbir sey yapmadigin bir zaman olacak hayatinda, boyle ufak bir bosluk bir kac aylik, o zaman yapacaksin iste rahat rahat. Ve evet tahmin edildigi gibi o bosluk da geldi, ve ben ne yaptim, kendimi "tamam bu hafta internete girip su faturasini odeyecegim" diye gaza getirir buldum.

Giysi dolabi gibi dusunmek lazim sanirim, ne buyuklukteyse o kadar esyan olur ya hani, bir turlu sigamazsin, yetmez bi. Ya da evin gibi; studyo dairede de tikis tepissindir, 3 odali eve cikarsin yine bosluk kalmaz ya, oyleyim iste sonra da sey derim bi de ben, "lan nasil sigmisim o eve ya cok garip." Iste boyle yine bir sigamamalar gelmis durumda, calismayi ozledim, calisiyorum diye soylenmeyi ozledim. Calisiyorum diye biseylere vaktim olmamasini, yorgun olmayi ozledim. Su saatte yatsam kac saat uyuyabiliyorum hesaplari yapmayi, ya gorusemiyoruz ne zamandir telefon konusmalarini, ay sonu geldi disari cikmayalim evde icelim demeyi ozledim. Bana yaranilmaz biliyosun di mi?