16 Ocak 2013 Çarşamba

Sabah Sporu ya da Otobüsten Nasıl Tiksindim

İşe başladığımdan beri alternatif gidiş yolları bulmaya çalışmaktayım. Toplu taşımadan nefret ettiğim için, trafikten kurtulamadığım, arabam olmadığı için, geçtim araba kullanmayı bilmediğim için - ama ehliyetim var, sistem sağ olsun- bisiklet fikri bana çok mantıklı gelmeye başlamıştı. Çocukluğumdan beri bisiklete binmeye bayıldığım için, Avrupa'da yaşamak istememin en büyük sebeplerinden birisi; bisikletle ulaşımını sağlayabilme lüksünün olması. Fakat ne yazık ki bizde çok zor bir süreç, bisiklet yolu yok, sürücülerin bisiklete karşı bir farkındalığı yok, her taraf yokuş falan filan. Yine de sahil yolundan otobüsle giderken her sabah şöyle yandan yandan giderim sanki ya, aha burada kaldırım geniş kurtarır gibi ar-ge çalışmaları yapmaktayım. Yine de tüm çevreden vetoyu yiyerek bisiklet planlarım bir başka bahara kaldı. İkinci bireysel çözüm olarak da yürümek fikri bu noktada ortaya çıktı. Bugün ilk denemeyi gerçekleştirdik, sağ olsun İstanbul'da güzel havasıyla destek oldu. Böylece 45dakika otobüste pöfleyeceğime, bir saatte işe sallana yuvarlana yürümüş oldum. Bisiklet fizibilite çalışmalarım devam edecek ama tabii ki.

8 Ocak 2013 Salı

Yarın Okullar Tatilmiş!

Kar'ın tek anlamı olan bir şehirde büyüdüm ben; tatil! Bir Ankara öğrencisi olarak daha o kar tanesi yere değmeden "yarın okullar tatil mi?" sorusuyla beyni meşgul bir neslin çocuğu. Sosyal medya, internet olmadığı için televizyon önüne kitlenmiş, en büyük beklentisi Ankara Valiliğinden gelecek olan o güzel haber. Anneee yarın okullar tatilmiş. Kim demiş, yok öyle bir şey. Bu havada tatil mi olur, yok ki kar? Valilik demiş, ben mi dedim? Akşamına haber çıkmadıysa umutlu bekleyiş, yatmadan Allahım nolur nolur yarın tatil olsun. Aynı tadı vermese de sabah kalktığında öğrenmek, tatil olması, servis yok, Mehmet Abi arar, gelemiyorum ben der mesela? En kötüsü kalkıp servis beklemek, valiliğe küfretmek, kaldırım kenarındaki karları tekmeleyerek yola atmak, bireysel çaba, herkes kendi evinin yolunu kapasa tüm yollar kapanır ya... Okula gitmişsin bin bir çaba, bu Oran'da falan oturanlar gelmez ya bir de, pis bir kıskançlık. Sonra en gıcığı öğlen hadi eve gidin derler, zaten kalkıp gelmişiz artık arkadaş, ne anladım ben böyle tatilden, yarım günden. Binersin servise, Mehmet abi durur bir yerde, daha gidemiyoruz. Bir güzel yürürsün eve; tamam şuan Doğu'nun bir köyünde Kardelen hikayesine çevirmiş olabilirim konuyu, ama Ankara'nın karında Cinnah, Nenehatun çıktıysan anlıyorsundur ne dediğimi. Seğmenlere gittik yaş büyüyünce site bahçesinden çıkıp, karda kaymaya. Yaş fark etmez Ankara'da kar yağarsa; Seğmenler, net! Çöp poşeti kıçında, karda sigara içmek, eldivenin arasından giren kar yakar ya hani, tam işte öyle. Sıcak çikolata, kahve, çay, camdan bakıp kara bembeyazı görmek. Şimdi bakıyorum ben yine camdan okullar tatil İstanbul'da. Yan bahçedeki çocuklar kartopu atıyor cama, ben ofisteyim ama bu sefer. Açıp camı bağırasım var, keserim bak topunuzu diye...

3 Ocak 2013 Perşembe

Bacon&Tabasco

Bir tasarım tüyosu vardı bölümden hatırladığım, "If you can't make it good, make it big, if you can't make it big, make it red". Gayet net, kompakt, basit ve başarılı bir çözüm bence, sadece tasarım değil hayatın her alanında da iş görür bir de. Bunu tabii çözemediğin sorunları büyüt, daha da olmuyorsa, etrafı kana bula versiyonu olarak da çevirebiliriz belki...Ama asıl gelmek istediğim sonuç şu; bunu alalım aşçılığa uygulayalım. If you can't make it good, put some bacon, if you can't put some bacon, try tabasco. Bence çalışır bu. Mesleklerim arası geçişte son buluşum.