Önce bunu başlat, öyle başla okumaya...
Istanbul; o başkaydı ama; orta okuldayken aşık olduğun lisedeki çocuktu, senin varlığından habersiz. Öğle yemeğinde karşılaşsan günlüğüne üç sayfa aşk cümleleri yazacağın.Çok başkaydı İstanbul, ya da sen öyle sanmıştın, o yaşında. Sonradan açıp okuduğunda güldüğün günlük sayfaları gibiydi belki de. Aşkı ne sanıyordun acaba o yaşında? Huzur, güven, aidiyet? Efendim? Arayan kimdi ki? Güldüğün, eğlendiğin hep yorgun eden seni ama yanında mutlu dolandığın adam gibiydi. Hani bir gün sonrasını hiç düşünmediğin. Ama yine de seni her üzdüğünde sen yine koşmadın mı Ankara'ya doğru söyle. Anlık pişmanlıklarında, hani ağlar gibi yaptığında sana sarılıp uyutmadı mı o hep? Hiç sormadı neden gittin, hiç sormadı neden geldin diye. Başını okşadı sadece geçecek, üzülme sen dedi. Özlemişsin, o tanıdık güven duygunu; ama ikiniz de bildiniz ki sabah uyanınca sen koşcan seni üzen İstanbul'una diyeceksin ki gözlerin parlayarak çok özledim seni. Götsün çünkü.
Biraz zaman geçince fazla gelecek sana koşup da kaçtıkların, ya bu gece de çıkmasak da evde mi otursak hissi gibi. Hayır ya saçmalama ne oturması, ben oturmam bilmiyor musun? Bu yüzden seçtin ya beni, hani bundan koptun geldin ya bana. Tamam da, diyeceksin hani hep de olmaz ki sanki. Boş boş bakacak suratına, hiç anlamayacak seni. Ve bir gün gelecek sen onu da terk edeceksin, aynı Ankara'ya yaptığın gibi. Aşk için değil bu sefer, huzur için, güven için de değil; beşik kertmesi gibi aslında sen seçtiğin için değil. Ve İstanbul da her eski sevgili gibi terk edileceğini anladığında gitme diye gitmeyesin diye elinden geleni yapacak. Diyeceksin ki neredeydi aklın canım benim? Topladım bile ben son bavulu.
Ama bil ki, bak sakın unutma, hiç Ankara gibi yapmayacak sana, ben hep buradayım sen git demeyecek. Hemen doldurur çünkü boşluğunu, yeni kan lazım ona, yine boyar gözünü o renkli ışıklarıyla Ankara kızlarının. Geri döndüğünde alır yine seni yatağına, hayır demez; ama sanma ki başını okşayıp uyutur omzunda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder