4 Mayıs 2010 Salı

Pilim güneştir benim


Mayıs geldi ya şimdi, ben, bir yaz çocuğu olarak sevinmeye başladım. Enerjisini güneşten alan, hava ısınıp ısınıp kaynasa bile suratında salak bir tebessümle oley sıcak, oley güneş, yaşasın yaz diyen hallerim gelmekte. İstanbul'a taşındığımdan beri yazın sadece deniz, güneş, tatil olmadığına idrakım, şehirde de yazın güzel geçebileceğine olan inancım bu sene de yerli yerinde. Ankara'da yaz durgundur, Ankara'lı toplar tası tarağı tatile, yazlığa gider yazın. Boş kalır şehir, sokaklarda azalır insan. Ne zaman ki tanıdığın insanlarla karşılaşırsın -ki Ankara'da tanıdıktır genelde herkes- o tanıdık insanları normalden daha esmer görmeye başlarsın, ne zaman ki yavaş yavaş çoğalırlar; o zaman anlarsın ki yazın sonu gelmiş, tatil bitmiş artık. Yapacak şey azdır yazın Ankara'da, gerçi kışın da çok yoktur ama..Beklersin yazın Ankara'da. Gidenlerin dönmesini, okulun açılmasını, işin başlamasını, kışın gelmesini. Ankara'da beklersin, çünkü Ankara geçmez insanın boğazından kuru kuru, arkadaşlar gerekir, su olur yutturur sana şehrini. İstanbul'da yaz başkadır ama, gidenler gider yine ama şehir uyumaz, beklemez dönüşleri. Nemli, ıslak devam eder yaşamaya. Uyana. Sokaklarda yaşamaya devam eder insan, sigara yasağı koymaz olur artık bu mevsimde. Söylenir arkadaşların yanında aman da ne sıcak diye, yok dersin sen, yaz çoçuğu, iyidir sıcak iyidir. Caz gelir, müzik gelir, festival olur, konser bitmez İstanbul'da. Atlayamazsan da oturabilirsin denizin kenarında, bakarsın, belki bir kitap açarsın, belki bir şarkı. Ankara çocuğuna çok şey demektir bu. Sevinir hala Ankara çocuğu vapur gördüğünde, martı gaklaması duyduğunda. Oturduğunda bir parkta, bankta, bahçede; görebiliyorsa denizi, ulan der iyi ki geldim İstanbul'a.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder